'Mezheplere Uymayın' Diyenler, Laptoplu Hocalara Uyuyor!

'Mezheplere Uymayın'  Diyenler,  Laptoplu Hocalara Uyuyor!

'Mezheplere Uymayın'  Diyenler,  Laptoplu Hocalara Uyuyor!

Çağımızın vebâsı haline gelen mezhepsizlik furyası, tahrif ve tahriş olmuş hocalar aracılığıyla, Ehli Sünnet itikâdında olan milletimizi, önce Deizm ve sonra Ateizm tehlikesiyle tehdit ediyor.
 
Efendimiz aleyhisselam’ın, "Ahir zamanda, sonra gelenler, önceki âlimleri cahillikle suçlayacaktır." hadisi, bir mucize eseri olarak, asırlar önceden bu yalancı din adamlarının durumunu bize bildiriyor. (İbni Asâkir)
 
Önündeki laptopun şarjı bitince, vaazını da bitirmek zorunda kalan bu sahte alimler, üç temel kaynağa kusmuklar eşliğinde saldırıyorlar:
 
1) Efendimiz aleyhisselam’ın sözlerinden ve işlerinden oluşan “Hadis” ilmini kabul etmiyor ve güvenilir olmamakla suçluyorlar! (Halbuki Kur'an'ı toplayıp kitaplaştıranlarla, hadisleri kaydedip rivâyet edenler, aynı sahabilerdir. Bu ne çelişkidir ki, birine inanıyor, diğerine inanmıyorlar?)
 
2) Kur'an ayetlerini açıklayan ve nüzul sebeplerini beyan eden “Tefsir” ilmine gerek olmadığını ve tüm tefsir kitaplarının yakılması gerektiğini söylüyorlar! İnsanları tefsir okumaktan menediyor, meal okumaya sevk ediyorlar. Bunu yaparak da aslında şunu demek istiyorlar:
 
‘Bu işin ehli olan alimlerin bu ayetten anladığı manayı siz boş verin! Benim Meâlimi okuyun ve Kur’an’a kendi mânânızı kendiniz verin!’
 
Bu sözler, babasının kalp damarları tıkanmış olan bir adama gidip, 'Ne hastanesi, ne cerrahı kardeşim! Al falçatayı eline, yar göğsünü, ver coşkuyu! Kendi babanın damarlarını kendin değiştir, kendi baypasını kendin yap!' demek gibi alay edercesine.
 
(Kendin pişir, kendin ye mi oğlum bu?! Sağlık için doktora; mahkemen için avukata muhtaç olduğun gibi muhtaçsın Kur’an alimlerine…)
 
3) Kurân'ın çok açık ve anlaşılabilir olduğunu söylüyor ve halkı, önceki alimlerin kitaplarını okumaktan menediyorlar!
 
'Kur’ân’ın açıklanmaya ihtiyacı yok!' diyorlar ama ne çelişkidir ki, kendileri boyna Kur’ân’ı açıklayan(!) kitaplar yazıyor ve ceplerini dolduruyorlar…
Madem Kur’an bu kadar açık, siz niye boyna kitap yazıyorsunuz sahtekârlar? (‘İmam Serahsî'nin 30 ciltlik Mebsût'unu alma, benim kitabımı al, çok ucuz’ diyorsun yani!)
 
Bunların durumu; 'Uyuşturucuyla mücadele derneğinin başkanı, uyuşturucu satarken yakalandı!' haberine benziyor! Adam, derneğin adını yaptığı rezil işe bir perde olarak kullanıyor. Gerçek niyeti, zehir tacirliği… Gizlendiği perdenin arkasında malı götürüyor.
 
Bu Peygambersizler de, Allah'ın kelâmı Kur’an’ı, estirmek istedikleri dinsizlik rüzgarına bir perde yapıp arkasına gizlenmek istiyorlar.
Bu perdenin arkasından âyetlere, menfaatlerine uyan hevâi mânayı vererek İslam’ı tahrif ediyor ve her türlü zehri, ilmi altyapısı olmayan halka kitap görünümünde, yüksek fiyatla pazarlıyorlar.
 
Gerçekte onlar kitap satmıyorlar, Dîni satıyorlar!
 
"Tevrat'la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah'ın âyetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür!" hükmü, Yahudi alimlerinden bahseder. (Cuma 5)
 
Kur’an’a uymakla yükümlü tutulupta, Kur’an’daki, "...Peygamber'e itaat edin. İşlerinizi boşa çıkarmayın!" âyetine inanmayıp tatbik etmeyen Peygambersizlerin durumu da, yukardaki kitap taşıyan eşeğin konumuyla aynıdır. (Muhammed 33)
 
(Bir farkla ki, bizimkiler laptop taşıyor...)    

İlgili Videolar: