Paralel Din: Vehhabîlik!

Paralel Din: Vehhabîlik!

yyaParalel Din: Vehhabîlik!

Vehhabilik akımı, İngilizlerin, ibnü Abdülvehhab ile anlaşıp kurdukları paralel bir dindir. Ümmeti parçalamak suretiyle İslam’ı bölmek ve gücünü zayıflatmak için içimize sokulan bir fitne hareketidir.
 
‘Allah gökte oturuyor’ demeleri, Peygamberimiz aleyhisselam’ın O'nun yanında tahtta oturduğunu söylemeleri, ‘Allah'ın eli vardır, yüzü vardır, gelir, gider, iner, çıkar’ türü söylemleriyle teşbîhe ve tecsîme kaymaları ve O'nu yarattığı insana benzetmeleri, Katolik Hristiyanların inanışlarıyla aynı paraleldedir.
 
Hillary Clinton'ın, "Müslümanların Vehhabi akımını destekledik ve milyarlarca dolar yardımda bulunduk. Rusya'ya karşı orta doğuyu idare edebilmek için bunu yapmak zorundaydık!" konuşmasından sonra, Vehhabîliğin, bu üç tanrı(!) inanışındaki Haçlılar tarafından kullanılan bir maşa olduğu da tescillenmiştir.
 
Bu fitne hareketi, ceddimiz Osmanlı'ya olan aşırı düşmanlığı sebebiyle, ülkemiz tabanında pek taraftar bulamaz. Bu sebeple kendilerini gizlemek ve bizden gibi görünmek için, Şii’leri taklid ederek takiyye yapmış ve bazı isimler kullanmaya başlamışlardır:
 
'Selefîyiz, Hanbelîyiz, Ehli Sünnetiz' kelimeleri sizi aldatmamalıdır!
"Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz!
 
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde."
 
Ne kadar ustalıkla kendilerini gizlemeye çalışsalar da, radikal söylemleri, ülkemizin şirk devleti olduğunu iddia etmeleri, Müslüman kanı dökme konusundaki iştahları, Haricîler gibi onları ele vermektedir.
 
Bu hanutçular, dört mezhepten birine tâbi olmadıkları için, 'Ehli Sünnet Vel Cemaat' denilen ana caddeden ayrılmış ve kestirme yoldan gideceğiz derken, haramîlere yakalanmışlardır.
 
Halbuki ana caddeler güvenli, patikalarsa tehlikelidir…
 
Bizler, Efendimiz aleyhisselam’ın methettiği komutan Fatih'in torunları olarak, atamıza düşman olan bu mezhepsizleri, ilmî sahada deşifre etmekle mükellefiz. Bu bozulmamış itikâdın sahibi Müslümanlar olarak, ülkemiz insanlarını Selefîlik fitnesi hakkında uyarmazsak hem vatanımıza hem ceddimize hem de milletimize karşı ihanet etmiş sayılırız.
 
Bu durumu bir misalle anlatayım:
 
Sınırdaki bir köye uzaklardan bir misafir geliyor. Köyü tanımadığından dolayı, bilmeden mayın tarlasına giriyor. Köylülerden biri misafirin mayın tarlasına girdiğini görüyor, ama onu uyarmıyor!
 
Bu karışmama ve uyarmama davranışı, o misafire karşı yapılan bir ihanettir. Böyleyken bile, o misafir mayına basar ve ölür. Akîdesi düzgün ise imanlı ölür ve şehid olur. En çok hayatını kaybeder.
 
Vehhabilik denilen bu mayın tarlasına, bir Müslümanın girdiğini görüp onu ikaz etmemekse, bundan çok daha şiddetli bir ihanettir.
 
Üstteki ihanet bir cana malolur.
Alttaki ihanet ise, bir Müslümanın ahirete bâtıl bir inanışla ve belki imansız olarak gitmesine ve ebedi olarak ateşe girmesine sebep olur.
 
Bu ciddi sorumluluk, “Vatanımı, milletimi çok seviyorum!” diyen bütün Ehli Sünnet Müslümanların sırtında taşıması gereken ağır bir yüktür...    

İlgili Video: