'İmamı Azam da Adam, Ben de Adam!' Demiş Reformist!

'İmamı Azam da Adam, Ben de Adam!' Demiş Reformist!

'İmamı Azam da Adam, Ben de Adam!' Demiş Reformist!

'İmam-ı Azam da adam, ben de adam!' demiş, Kur'an'a çağırıyorum derken Allah'ın Peygamberini öcü gibi gösteren biri.
 
Sen, ilmen daha bir karınca mesabesindeyken, kibrin sebebiyle kendini bir insanla eşit görürsen, böyle batağa düşersin işte!
 
Bu sözü, halı sahada top oynayan çantacının, 'Messi'ninki de ayak, benimki de ayak! Ne farkımız var anlamadım?' demesi gibi bedelsiz.
Bu sözü, ilkokulda resim dersine giren talebenin, 'Da Vinci de elle çiziyor, ben de elle çiziyorum. Büyütmeyelim!' demesi gibi temelsiz.
 
Şia ve Mu'tezile karışımı bir akıl tutulmasıyla, kendisini Ebû Hanife'den üstün görmesini çok yadırgamadım.
Ancak, Kurân'ı Allah'ın Resûlünden daha iyi anladığını iddia edip, 1400 yıllık ilim külliyatını çöpe atan adam, muhterem babasının; 'Dâl ve Mudill' (Sapık ve Saptırıcı) reddiyesini tamamen hakediyor...
 
Bu çorba olmuş akıla tâbi olan salataların durumu ise şuna benziyor:
 
Yeni banyodan çıkmış bir adam, her yeri ıslak ve elektrik kablosunu tamir etmeye çalışıyor. Her an çarpılabilir!..
Yoksa geçmiş zaman kipi mi kullanmalıydım?
 
İşte söyle bana safını, söyliyim sana kafanı...
 
“İnsanların en hayırlıları, benim zamanımda yaşayan sahabelerimdir, sonra onları takip edenler (Tâbiîn), sonra onlardan sonra gelenlerdir. (Tebe-i tâbiîn)” (Buhari, Müslim)