Haberin Olsun!

Haberin Olsun!

HABERİN OLSUN!

Yarışın ne ile, neye koşarsın?
Muradın ne, onca engel aşarsın?
Şu cümlemi dinle, gözün yaşarsın;
Bir gün gideceksin, haberin olsun!
 
Sanma ki hiç bitmez, bu yetmiş sene!
Deden ile ninen ne diyor sana?
Şu gafil uykudan bir uyansana!
Yaşamın bir rüya, haberin olsun!
 
Öbür âleme ne götürdün burdan?
Birkaç vakit namaz kıldın mı zordan?
Sıcak mı döşeğin, kalın mı yorgan?
Bir gün uyanırsın, haberin olsun!
 
Toprak açmış bağrın, tenin kavuşur!
Can kuşu uçunca, şeytan savuşur.
Asi beden çiyanlarla sevişir;
Başka yârin olmaz, haberin olsun!
 
Görünce tanımaz oğlunla, kızın,
Kimseye geçer mi orada nazın?
Soyunup açıldın, güzeldin yazın;
Güneş mızrak boyu, haberin olsun!
 
Ne de hassas kantar, var mı hasadın?
Alamazsın bir tek sevabı satın!
Dillere gelecek kolun, kanadın;
Yalancı dil susar, haberin olsun!
 
Önüne iyi bak, düşüp te kayma!
Malını, mülkünü geçirir sayma!
Çok mu uzun geldi? Dönüp de cayma!
Kıldan ince kılıç, haberin olsun!
 
Altında kızgın nâr, uzakta huzur…
Cümle zebaniler bekliyor hazır!
Firavun en dipte, İblis te vezir;
Dostu olmak ta var, haberin olsun!
 
Kevser’e varınca, derin bir “Oh” çek,
Besmeleyi söyle, ta doyana dek!
Bu lütfa ermeye dersen, “Ne gerek?”
Kullukla girilir haberin olsun!