İSLAM, KUTUPLARDA NASIL NAMAZ KILINACAĞINI SÖYLEMEDİĞİ İÇİN EKSİKTİR DEYİP MÜRTED OLAN ESKİ RİSALEİ NUR TALEBESİNE NE DENİLEBİLİR?

İSLAM, KUTUPLARDA NASIL NAMAZ KILINACAĞINI SÖYLEMEDİĞİ İÇİN EKSİKTİR DEYİP MÜRTED OLAN ESKİ RİSALEİ NUR TALEBESİNE NE DENİLEBİLİR?

İSLAM, KUTUPLARDA NASIL NAMAZ KILINACAĞINI SÖYLEMEDİĞİ İÇİN EKSİKTİR DEYİP MÜRTED OLAN ESKİ RİSALEİ NUR TALEBESİNE NE DENİLEBİLİR?

Soru: Risale i nur talebesi bir çocuk, "İslam kutuplarda nasıl oruç ve namaz kılacağını söylemiyor o zaman eksiktir" diyerek irtidat etmiş. 1400 yıl önceki o topluma bunu söylememek nasıl eksiklik olarak anlaşılıyor Hocam?

Cevap: İslam'da her şeyin cevabı verilmiştir. Bahsi geçen bu kişi, fıkıh alimlerinin konu hakkındaki açıklamalarını okumuş olsaydı, aceleyle keyfi bir hükme varmayıp irtidat etmeyecekti belki de.

Sadece Kur'an'a bakarak her detayın orada olması gerektiğini söylemek cahil zırvasıdır.
Kur'an bir anayasa kitabıdır. Ana maddeleri bildirir. Dine dair detaylar, tefsir, hadis ve fıkıh kitaplarından öğrenilir. Eğer kutuplardaki ibadet durumu gibi detaylar ya da namazın her rekatının nasıl kılınacağı gibi ayrıntılar Kur'an'ı Kerim'de bildirilmiş olsa idi, bu Kitap 600 sayfa değil, 60 bin sayfa olacak ve hafızlar tarafından ezberlenip muhafaza edilmesi mümkün olmayacaktı.
 
Tevrat kitabına bakın. Tevrat'ın aslı 1 milyon ayet idi. Ama bugün elde bulunan Tevrat (Eski Ahit), 1000 ayetten fazla değildir ve büyük kısmı da Yahudi hahamları tarafından tahrif edilmiştir. *
 
Namazların kutuplarda nasıl kılınacağına dair bilgiler bizzat Hz. Peygamber (aleyhisselatü vesselam)’dan gelmiştir. Deccal hadisi olarak bilinen hadiste Hz. Peygamber (asv);
 
“Deccal, yeryüzünde kırk gün kalacaktır. Bu kırk günün bir günü bir yıl gibi, bir günü bir ay gibi, bir günü bir hafta gibi, diğer günleri ise normal günleriniz gibi olacaktır.” deyince ashab, uzun günlerde bir günlük namazın yeterli olup olmadığını sormuşlar, bunun üzerine Hz. Peygamber “Hayır bir günlük namaz yeterli değildir; namaz vakitlerini takdir edersiniz.” buyurmuştur. (Müslim, Kitabu’l-Fiten ve Eşrâtu’s-Sâat, 20).
 
Bu hadis, vakitlerin oluşmamasının namazı düşürmeyeceğini ve vakit oluşmayan bölge ve zamanlarda vakitlerin takdir edilerek namazın kılınması gerektiğini açıkça göstermektedir. İlâhî hitabın gereği bütün Müslümanlar, günde (24 saatte) beş vakit namazı kılmakla mükelleftirler. Dünyada, bazı bölgelerde bazı vakitler tam olarak oluşmasa da, kutuplara yakın bölgelerde günlerce, hatta aylarca güneş doğmasa veya batmasa da bir gün yirmi dört saattir ve tarih değişimi de buna göre olmaktadır.
 
Bu sebeple, bir bölgede herhangi bir namazın vakti gerçekleşmiyorsa veya tam olarak belirlenemiyorsa, takdir yapılarak namazlar kılınır. Oruç da namaza kıyas edilir, o da kutup bölgesine en yakın olan yerlerin normal saatlerine göre ayarlanır.
 
Bu hadiste, on dört asır öncesinden, dünyanın bazı bölgelerinde altı ay gündüz, altı ay gece ve bu iki bölge arasında kalan bazı yerlerde de bir ay veya bir hafta güneşin doğup batmadadığına işaret edilmiştir. Bu husus başlıbaşına bir mucizedir. Çünkü on dört asır önce böyle bir bilginin “b”sinden bile bahsedilemezdi.
 
* Alıntı Başlangıcı: Sorularla İslamiyet